Ankara’da bir düğün salonunda gitar çalıp, söylediğim yıllarda, yaşadığım bir anı bu… Cumartesi günüydü. Gündüz düğünü sona ermişti. Salon akşam için hazırlanıyordu. Elemanlar vızır vızır çalışıyor, yerler siliniyor masalar ve sandalyeler düzenleniyordu. Bende akşam düğününde orkestra istenmediği için enstrümanlarımı ve ses düzenini toplayıp orkestra odasına kaldırıyorum. Genelde orkestra istenmediği zaman düğün dinci kesimin olur. Onlar kendi akrabalarından birkaç koruma erkek dışında hiç kimseyi istemezlerdi salonda. Bende bana ait olan tesisatı o nedenle kaldırıyorum ki, izinsiz kullanmasınlar. İsterlerse de ücret karşılığı başında ben olmak şartıyla tekrar kuruyorum. Kimi düğün sahipleri kabul etmiyor, kimi de bir sürü gözdağı sonrası istediğim yüksek ücreti ödeyerek kabulleniyordu. Genelde zengin oldukları içinde ödedikleri rakam bayağı yüksek olurdu. O günde başlama saatine yakın salonu kara çarşaflılar ve türbanlılar doldurdu diye düşünürken bir anda üstlerindeki çarşaflar çıkınca mini etekli, dekolte kıyafetli birbirinden güzel ahular çıktı ortaya. Mecburen salondan çıktım ama aklım oradaydı. Hem yürüyor hem de tesisat için çağırsınlar diye dua ediyorum. Birden bana seslendiklerini duydum. Döndüm, elemanlardan biri;
– Abi seni istiyorlarmış, patron gelsin dedi..
Aynen salona uçtum… Sıkı bir pazarlıktan sonra ses tesisatını kurdum ama korumaların gözü üzerimde. Gençler hem çalıp hem oynuyorlar. İçlerinde bir kız var ki, uffff…her yanından ateş fışkırıyor. Mini eteğiyle ve dekolte kıyafeti ile döktürüyor. Bakışlarım üzerinde ama onun hiç umurunda değil. Ben ne yapsam da dikkatini çeksem diye düşünürken bir kızla bir delikanlı tesisat odasına gelip;
– salonda canlı müzik yok mu? Diye sordular. (ohhhhh….)
– Siz istemediniz diye orkestrayı gönderdik. Bir tek ben varım. Biraz org çalar söylerim isterseniz. Dedim.
– Olur.. slow parçalarla dans etmek istiyorlarmış da…
Hemen orgu kapıp çıktım sahneye. Ritmbox ı da açıp başladım söylemeye. Kızlar birbirleri ile dans ediyorlar ama benimki oturuyor, hem de tam karşımda… Derken bir çocuk geldi elinde bir kağıtla..
“Gözler kalbin aynasıdır. Lütfen… Esin…”
İyi güzel söyleyeyim de kim bu Esin..? çocuğu takip edince olay açıklandı. Benim kızın yanına gitmişti. Kızda bana bakıp gülümseyerek çocuğun yanağını öpüp teşekkür ediyordu. Eveeeet… adı Esin’di, şimdi sıra nasıl haberleşecektik? Ben şarkıya başladım, gözlerimi ayıramıyorum çok güzel bir melek sanki. Şarkı boyunca oda bana baktı sürekli. Başka şarkıya geçtim gençler dans ediyor, ben düşünüyorum.. “nasıl haberleşirim????) birkaç şarkıdan sonra aynı çocuk yine geldi elinde kağıt.
“Gözler kalbin aynasıdır. Lütfen… Esin…”
Ok istikametinde kağıdı çevirdim… (321 .. .. ) Artık şarkıyı on kere istesin çalayım. Ama, korumalardan biri geldi ve;
– Teşekkür ederiz birader, dedi..
Orgu alıp indim sahneden. Arada bakışıyoruz. Belli ki dikkatini çekmişim ve hatta kendimi beğendirmişim ki, çaktırmadan işaret dilinde “yarın ara saat 2 de telefon et” dedi. Başımla “okey”ledim…. Ertesi gün pazartesi işe gittim (resmi dairede çalışıyorum). Saat ikide arayacağım. Arayacağım ama ya gel derse, öğleden sonrası için izin senaryolarına başladım. Şefin yanına gittim, çok baba bir adam.
– Şef yaa.. sana dobra dobra bir şey söyleyeceğim. (aslında her şeyimi bilir, bazen yaptıklarımdan hoşlanmasa da ses çıkarmaz) Dün akşam düğünde bir kızla tanıştım. Bugün için buluşma ayarlayacağım. Olursa tabii… anlarsın değil mi?
– Oğlum sen am diye kafayı yiyeceksin, evli barklı adamsın, bırak artık bu işleri.
– Yaa baba haklısında, çok güzel yaa….
– İyi iyi…
Saat iki. Kaptım telefonu çevirdim numaraları.. 3..2..1……… , dıııtt, dıııtt, ince bir ses
– “aloooo”
– Esin hanımla görüşebilir miyim?
– Ablaaaa…
– Efendim ben Esin…
– Merhaba, ben “gözler kalbin aynası”
– Ooo merhaba, arayacağınızı tahmin etmiyordum, nasılsınız?
– Teşekkürler siz? Böyle güzel bir bayan ara diyecekte aramayacağım, mümkün mü?
– Teşekkür ederim. Ama fazla konuşamayacağım, dışarıda buluşabilir miyiz?
– Tabii neden olmasın, nerede ne zaman siz söyleyin yeter.
– Saat üçte, Opera durağında…
– Tamam, görüşmek üzere…
Atladım Brodway’ıme uçtum… Saat üç ben duraktayım ama henüz gelmemiş. Bu arada Anıttepe’de bir bekar evinin anahtarını almayı da unutmadım, ne olur ne olmaz. Derken bir otobüs geldi, evet inen oydu. Bu sıcak havada tesettür, o güzelliğe hiçte yakışmıyordu. Yaklaştım yanına, beni görünce bindi arabaya. “merhaba ve tanışma” faslından sonra.
– Nereye gitmek istersiniz? Diye sordum.
– Çok orta bir yer olmasında, neresi olursa, dedi.
– Açık alan mı, kapalı bir yer mi?
– Kapalı yer daha iyi..
– Sinema türü mü, ev mi?
– Müsaitse evi tercih ederim, demez mi?
Yuppiiii….. Doğru Anıttepe’ye. Arkadaşımın bekar evi, ama mükemmel güzel, tertemiz ve çok kaliteli eşyalarla donatılmış. Evde her türlü içecek ve yiyecek bulunduğu için hiçbir problem yaşamayacağım. Ben bunları düşünürken Esin üzerindeki fazlalıkları çıkartmaya başlamıştı. Çok güzel bir gömlek ve mini etekle kalmıştı. Gözüne oldukça kaliteli bir güneş gözlüğü de takınca… Gerçekten mükemmeldi. Arabayı park ettim. Eve çıktık. O kadar rahattı ki, onun rahatlığından ben huzursuz olmuştum. Tv’yi açtım. “Ne içersiniz?” diye sorum. Tabii sorarken de evde neler var diye kontrol de ediyorum.
– Buz ve Limon varsa Cin içerim, dedi.
Hazırlayıp yanında kuru yemişle beraber verdim. Kendi içkimi de alıp karşısına oturdum ve sohbete başladık. Konu önce aile baskısı, türban, kılık kıyafet ti, sonra döndü dolaştı alkolünde etkisiyle (bu arada ikincilere başlamıştık) kadın erkek ve sekse geldi. Verdiği frikikler gittikçe artıyordu. Eteğinin altındaki her şey bakışlarıma sunulmuştu artık. Kalktım, önünde dizlerimin üzerinde durup ayaklarına yaslandım. Kadehimi uzatıp “güzelliğinin şerefine” dedim. Tokuşturup birer yudum aldıktan sonra, uzanıp dudaklarından öptüm. Yumuşacık ve çok sıcaktı. Bu sefer o uzattı dudaklarını uzun uzun öpüştük. Bir taraftan da dizlerinden başlayıp okşamaya başlamıştım. Yavaş yavaş yukarılara doğru gidiyordum. Eteğinin altından kalçalarını sıkıyordum. O andan itibaren koptu ve dizlerini açarak bana iyice yaklaştı. Gömlek düğmelerini birer birer çözmeye başladım ben açtıkça güller açıyor önümde. Alttan destekli südyen daha da muhteşem gösteriyordu memelerini. Sıra mini eteğinin kopçasındaydı, açıp fermuarını indirdim. Bir taraftan da meme uçlarına küçük ısırıklar atıyorum. Az sonra hem südyenini hem eteğini aldım üstünden. Sadece minicik bir külod ile kalmıştı. Memelerini yalarken, ellerimle de vücudunda ve kalçalarında geziniyor ve minik çimdikler atıyorum. Her hareketim kısa kısa inlemesine sebep oluyordu. O da beni soymaya başladı gömleğim ve atletim beraber çıktı üstümden. Onunsa sadece külotu vardı. İki yanından parmaklarımı takıp yüzüne baktım tepkisini ölçmek için. Hafifçe kalçasını yukarı kaldırdı. Yavaşça çektim çıkardım külodunu. Bütün güzellikleri ile önümdeydi artık ve muhteşemdi. İki elimle kalçalarından yukarı kaldırarak bal kutusunu ortaya çıkardım ve klitorisini yalamaya başladım. Vücudu tikler halinde tepki veriyordu ısırıklarıma. İki elim kalçalarını mıncıklarken iki serçe parmağımla da arka deliğine baskı yapıp iyice hazırlıyordum. Çünkü bakire olduğunu düşünüp arkadan yapmaktı niyetim. Sonuca gitmek için her şey hazırdı. Kalktım kucakladım ve yatak odasına gidip yatağın üstüne bıraktım yavaşça. Bir fizik bu kadar mı güzel olurdu. 23 yaşın verdiği bütün kusursuzluk vardı onda. Seyretmeye doyamıyordum. Yeni epilasyon görmüş vücudu dayanılmaz güzellikteydi. Elini uzatıp yanına çağırdı. Yatağın yan tarafından yaklaştım. Uzanıp kemerimi açtı ve pantolonumu külotumla beraber indirdi. Penisim başı yukarıda komut bekler gibiydi. Tutup okşamaya ve başını yalamaya başladı. Kendinden geçme sırası bana gelmişti. O şekilde yatağa uzanıp 69 a geçtim. Ve karşılıklı çıldırtma hareketlerine başladık. Az sonra şiddetle sarsılmaya başladı. Derin bir “Oohhh” çekti ve orgazm oldu. Ben hala yalıyorum, dilimi içine sokup çıkartıyorum. Sarsılmaları sona erince dönüp dudaklarından öptüm ve yanına uzanıp en hassas yerlerini okşamaya başladım. Gözleri kapalı yaşadıklarının tadına varıyordu. Ama benimde fazla dayanma gücüm kalmamıştı. Bütün ağırlığımla üzerine uzandım. Ayakları bitişikti. Penisimi bacaklarının üzerine yatırıp usul usul hareket ettirerek vajinasına dokundurup çekiyordum. Ağır hareketlerle bacaklarını açtı. Artık girebilecek duruma gelmiştim. Gözlerine bakarak hafifçe yüklendim. Tepkisizdi.
– Ne yapmamı istersin, diye sordum.
– Gir içime dedi
– Bakire değil misin?
– Hayır değilim. Ben şaşkınlıkla bakarken, sonra anlatırım dedi.
Santim santim girmeye başladım. Daracık ve çok sıcaktı. Boşalmamak için kendimi zor tutuyordum. Sonuna kadar girdim. O kadar yavaş girmiştim ki gözleri sımsıkı kapalı zevkin en üstüne çıkmaya hazırdı sanki. Orgazm olmasını istemiyorum çünkü, onun sarsılmaları beni de bitirecekti. Korktuğum oldu ve şiddetle sarsılmalara başladı. Vajinası penisimi sıkıp sıkıp bırakıyordu. Daha fazla dayanamadım, kendimi zor çektim dışarı ve karnıyla karnımın arasına yatırıp patladım. Tamamen boşalınca kalkıp temizlenmemiz gerekecekti… Kalktık banyoya gittik. Şofben mutfaktaydı yaktım ve beraber duşa girdik alel acele temizlenip tekrar yatağa döndük. Duşta birbirimizi tahrik etmeyi de ihmal etmemiştik. Göz ucumla saate baktım beş buçuk olmuştu. Fazla vaktimiz kalmamıştı en azından bir kere daha sevişip gerçek tatmini yaşamalıydım. Büyükçe bir havluyu cinsel organlarımızı kapatacak şekilde üstümüze örttüm. Ve aklımdaki soruyu sormaya hazırlanıyordum ki, o başladı anlatmaya.
– Altı yıl önce Almanya’daki dayı oğlu tatil için Ankara’ya geldi, adı Özgür. Okuldan kalan zamanlarımızda beraber gezip dolaşıyoruz. Gittiğimiz yerlerde ben çay, kahve veya kola içerken o, Almanya’dan alışkanlık alkollü içkiler içiyor ve el şakaları yapıyordu. Her seferinde daha da artıyordu şakaları, hatta taciz durumuna kadar gelmişti. Yine bir gün Kavaklıdere’de bir kafe de oturuyoruz. O cin tonik içiyor bana da meyve kokteyli söyledi. İçmem dedim ama alkolsüz olduğunu söyleyip ısrarcı oldu. Bir yudum aldım hiçbir şey anlamadım, gerçekten alkolsüzdü ama o kadehi bitirdiğimde kendimi bir tuhaf hissetmeye başladım. Sonrasını hiç hatırlamıyorum. Uyandığımda ise tanımadığım bir evin yatak odasında çırılçıplak yatıyordum. Yanımda Özgür vardı ve oda çıplaktı. Kalkmak istediğimde kasığımda ve arkamda bir acı vardı ve çarşafta da kan lekesi. Anladım ki dayı oğlu bana tecavüz etmişti. Hem kızlığımı almıştı hem de arkamdan yapmıştı. Uyandırıp ne yaptığını, neden yaptığını sordum.
– Ne var bunda herkes yapıyor.
– Ama biz akrabayız, şimdi ben ne yapacağım, nasıl anlatacağım derdimi aileme?
– Yaa boş ver, söylemezsin. Bir daha ki gelişimde bizimkilerle gelir seni isteriz olur biter.
– İnanmıştım. Zaten anlatmam imkansızdı. Çünkü bizimkiler çok tutucu. Aslında kapının önüne bile çıkmama izin vermiyorlar ama kimin umurunda. Kavga gürültü gidiyoruz işte.
Vakit geçiyordu ve benim canım sevişmek istiyordu. Uzanıp memesinin ucundan ısırdım. Sen doymadın galiba deyip üstüme çıktı ve dudaklarımı yemeye başladı. Kalçaları o kadar sert ve güzeldi ki iki elimle tutup mıncıklamaya başladım. Amı tam aletime gelecek şekilde bacaklarını açıp oturdu üzerime. Ve öne arkaya hareket etmeye başladı. Bir taraftan da her yerimi öpüp ısırıyordu.Amının sıcaklığı ve ıslaklığı tekrar harekete geçirmişti penisimi. Sonra dönüp ağzına aldı ve tamamını boğazına kadar sokup çıkartıyordu 16 lığı. İyice sertleşmişti artık. “nerden istersin” diye sordu. Canın ne istiyorsa dedim. Yattığım yerden öyle güzel görünüyor ki, adeta nefesim kesiliyor. Bal kutusuna dayayıp yavaşça oturdu. Hepsini almıştı. Kalkıp oturmaya başladı. Arada minik daireler çiziyordu. İki memesini birden tutup hafif sıkarak uçlarını yalayıp ısırmaya başladım. Nefes alışları hızlanmaya başlamıştı. Sol memesinin neredeyse tamamını ağzıma sığdırdım. Sağ memesini elimle yoğururken sol elimin orta parmağını arka deliğine azıcık soktum. Bu hareket onun çok hızlı orgazmını sağlayacaktı. Penisimin üzerinde şöyle bir doğruldu ve derin bir nefesle hızla oturdu. O hızla parmağımda arkasına epey girdi ve sarsıla sarsıla boşalmaya başladı. Tırnakları göğsüme oturmuştu. Üzerime yığıldı kaldı. Penisim hala dimdik içinde duruyordu. Yavaş yavaş sokup çıkarıyorum inmesin diye. Kalkıp yanıma uzandı. Bacaklarını açarak beni üzerine çekti. Doğrudan girdim içine ve hızla gidip gelmeye başladım. Ayaklarını sırtımda birleştirip hareketlerime destek veriyor. Onu baskısıyla daha kuvvetli giriyorum. Tempom hoşuna gitmişti. Birden durdu ve kalkıp önümde dört ayak durumuna geçti. Eğilip önce bal kutusunu yaladım. Oradan aldığım salgılarla göt deliğini ıslatıp dilimle batıra bastıra yalamaya başladım. Sonunda penisimi o daracık deliğe dayayıp yüklendim. Kaçacak gibi oldu ama bırakmadım. Bir daha yüklenince başı girdi içine. Sadece “ııhhh” diyebildi. Kesik kesik yüklenerek tamamını soktum. Arkasına girip çıkarken de eğilip alttan klitorisiyle oynuyordum. Arada birde parmağımı sokabildiğim kadar amına sokuyordum. Artık gelmek üzereydim. Son bir hamleyle yüklendim ve yatağa kapaklandık. Parmağım amında, aletim arkasında ikimiz birden boşalmaya başladık. Ne kaldıysa hepsini içine boşalttım. Onunda anüs kasları orgazmın gücüyle penisimi sıkıp bırakıyor, boşalmamı daha da artırıyordu. Müthiş bir zevkti. Bir müddet öylece kaldıktan sonra. Yıkılarak yanına yattım. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Gülümsüyordu. Uzanıp dudaklarımdan öptü ve;
– Müthiştin, teşekkür ederim, dedi.
– Sen de bir harikaydın, asıl ben teşekkür ederim, dedim.
– Bir daha görüşür müyüz? Diye sordu.
– Tabii ki, yeter ki sen iste.
– İsterim ama çok sık değil. Her ne kadar adım asiyse de çok fazla göze batmak istemem.
– Haklısın, dedim.
Kalktı banyoya girdi. Bu arada ben iş telefonumu bir kağıda yazdım ve çantasının üzerine bıraktım. Birazda ortalığı toplamaya çalıştım. Banyodan çıktığında da kağıdı gösterip “ne zaman istersen arayabilirsin” dedim. Teşekkür edip aldı. O da kalan delilleri yok ederken, bende bir duş aldım ve çıktık. Tam zamanıydı, arkadaşımda servisten inmiş eve doğru yürüyordu. Yanına gidip tanıştırdım. Teşekkür ederek anahtarı verdim. Arabaya biner binmez arabada bıraktığı kıyafetleri giyerek eski haline döndü. Benim pis pis sırıttığımı görünce de “ne yapalım mecburiyet” diye cevapladı. Dilimin ucuna gelenleri yutmak zorunda kaldım. Akşam yine düğün vardı. Salonun kapısına kadar geldik beraberce. İnerken “tekrar teşekkür ederim, mutlaka arayacağım” diyerek öptü ve gitti. Bir müddet arkasından baktım.
NE GÜNDÜ BE….
SON…………………………
–